5 Şubat 2010 Cuma

neşeli hayat


Dün Neşeli Hayat’ı görme fırsatım oldu. Vizyona girdiğinden beri merak ettiğim ve görmek istediğim bir film. Filmi izlemek istememin tek nedeni Yılmaz Erdoğan marifeti olması. Organize İşler’de yeterince tatmin olmasam da Vizontele’lerden çok etkilenmiştim. Neşeli Hayat basında övüldükçe övüldü, fırsat bulamadıkça merakım arttı. Erdoğan katıldığı tüm programlarda en iyi filmi olduğundan, bu filmiyle artık auteur sinemasına adım attığından bahsetti. Bu film Erdoğan’ın filmografisinde bir kırılma noktasıymış, artık insanın iç dünyasına yönelmiş, basit bir hikâyeden yola çıkarak derinlemesine karakter analizi yapmış.
Hikâye, Erdoğan’ın ustalık alanı, bir konuyu işleyişi, konu seçmesi, doğru yerde yaptığı manevralar nerede? Yok. Son derece sıradan bir konu, anlatım. Aksiyon filmi, politik mesajı olan bir film olma iddiasında değil, ancak konunun aktarımı Erdoğan’ın önceki filmlerine kıyasla çok zayıf. Açılış sahnesi, kalabalıkta yürüyüş sahneleri çok uzatılmış. Yalnızlık, uyumsuzluk, hiç olma gibi derin manalar içerebilir, ancak bütünde yeri olmayan sahneler. Film genel olarak ders verme atmosferinden kurtulamamış, Olacak O Kadar’ın geliştirdiği Tele-Eğitim süreci devam ediyor:Hayatınızı kazanmak için yaptıklarınızdan utanmayın. Bir hedefe ulaşmak için dini kullanmak ne kadar doğrudur? Örf ve âdetlerimize uygun davranmazsak sonuçlarına katlanmak gerekir. Kime ne kadar güvenilebilir? Dost bildiğin seni arkandan vurabilir. Hukuk devletinde yaşıyor olmamız insanlığımızdan uzaklaşmamızı gerektirir mi? Saadet zincirleri ne canlar yakmıştır! Kullanma karının altınını, aç kalırsın ihtiyacın olunca… İnsanlık bazı mahalleleri terk etmedi…
Neşeli Hayat, kesinlikle Erdoğan’ın oyunculukta geldiği en iyi nokta ancak esas güçlü olduğu alanlarda şaşırtıcı bir şekilde zayıf kalmış bir film. Gidin, izleyin ancak fazla ümitlenmeyin. Beklenti yüksek olunca hayal kırıklığı da derin oluyor…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder